RAKI MASASI


 (Gurursuz benden, kalpsiz sana…)

  Hadi, gel seninle bir gece vakti rakı masasına oturalım. Mezeler senden, rakının alası da benden. Gerçi meze almana gerek yok. Çünkü senin kalbin zaten meze olmuş. Çıkar koy masaya, meze olarak yenir kalbin. Ne de olsa artık herkesin ulaşabileceği herhangi bir şeyden farksız, değil mi…
 
  Oturduk masaya… İşte karşımdasın. İstediğin o masa kuruldu. Söz, bu sefer ben çok içmeyeceğim falan demeyeceğim sana. Rakının yarısından fazlası bende, merak etme. Ne de olsa bir büyük açacağız seninle. Hoş, hiçbir şey gibi onu da kaldıramaz senin ciğerin, ağır gelir. O yüzden fazlası bende.
 
  Saatlerce oturacağız o masada. Sen bana, nasıl kıyamam deyip kıydığını, olmazsan olmam deyip nasıl yaşadığını, başkalarıyla gününü gün edip beni nasıl umursamadığını anlatacaksın. Sonra da o insanların seni nasıl umursamayıp asla gerçek ve benim gibi sevemediğini… Bense sana enayi gibi seni daha nasıl unutamadığımı, bana yaptığın onca ihanete, onca umursamamazlığına ve kalpsizliğine rağmen senden hala nasıl vazgeçemediğimi anlatacağım.
 
  Sonra da susarız. Ben seni izlerim, sense yüzüme bakmaya yüzün olmadığı için başını öne eğmiş öylece sigaranla oynarsın. Benim sana bakmaya kıyamadığım zamanlarla aynı bakarım sana söz ama o zamanlardaki gibi saf ve temiz değil. Belki yine saf ama her şeyin farkında olarak. Senin nasıl bir insan, nasıl bir vicdansız olduğunu bilerek bakarım. Hatta ben söz vermeyeyim, çünkü sana eskisi gibi bakamam. Bana yaşattıklarından dolayı ne kalbim buna izin verir ne de gözlerim. Gözlerim zaten elinden gelse yuvalarından çıkıp yaşattıklarını izletir sana. Ellerim hareket edebilse seni nefessiz bırakır, bana ne yaşattığını anla diye ama gözlerim o an sadece kan çanağı ve dışarıda yağan yağmurla yarışıyor. Ellerimse bırak seni boğmayı, sigarayı zor tutuyor. O yüzden artık yalnızca bu kadar. Karşımda yalvarsan da yakarsan da bir şey ifade etmeyecek benim için.
 
Bunların hiçbirisini de yapamıyorsun zaten. Başın önde, sessizce ağlıyorsun. Arada bir rakından yudum alıyor, art arda sigara yakıyorsun.
 
  Eskiden olsa kıyamazdım, izin vermezdim böyle olmana. Hemen önünde diz çöker, yüzünü avuçlarım arasına alır, göz yaşlarından öperdim, bunu sen de çok iyi biliyorsun. Ve evet, şu an da tam olarak bunu istiyorsun işte. Tek ihtiyacın olan bu. Bir zamanlar benim de olduğu gibi…
 
  Rakının sonuna geliyoruz. Tam da söylediğim gibi yarısından fazlasını ben içmişim.
 
  Rakının adabı vardır. Büyük konuşanla ve hiç konuşmayanla rakı içilmez derler. Senin de sözünde durmadığın ve konuşmaya cesaretin olmadığı için rakıyı içmeye yüzün olmuyor tabi. Sen de tam olarak bunun altında eziliyorsun işte.
 
  Öylece kalıyoruz orda, aynı şekilde. Baktıkça bakıyorum sana. Ezberimde olan her zerreni sanki daha çok ezberlemek istiyormuş gibi inceliyorum seni ama eski hazzı alamıyorum. Neden mi? Çünkü artık sen benim gözümde temiz değilsin.
 
  Çünkü artık sen benim değilsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gerçek sessizlik ne zaman başlar?

SABAHA KARŞI