SABAHA KARŞI
Merve, sabaha karşı 3.30’da eve girdiğinde yorgunluktan bayılmak üzereydi. Kapının yanında ayakkabılarını çıkarıp fırlattı. Çantasını da vestiyere koyup kendini koltuğa bıraktı. Tek bir odası ve mutfakla bir olan küçücük bir evdi burası. Amerikan mutfağı ve karşısındakı koyu gri koltuğuyla uyumlu olan bir küçük orta sehpası vardı. Bir köşede evine nazaran gayet büyük bir kıtaplık, hemen yanında da bir çalışma alanı yer alıyordu. Ahşapdan bir çalışma masası, rahat bir sandalyesi vardı. Bunlara çok dikkat etmişti çünkü gününün çoğunu orada geçiriyordu. yazar olmak kolay değildi. Ilhamı yakalamak kolay olmuyordu, tıpkı yakaladığında saatlerce o masadan kalkmasına engel olduğu gibi şimdide oturmasına engel oluyordu. Gerçi oturmasında ne vardı ki, otururdu ama yazamayacaktı. Boş boş oturmak da ona ne kazanç sağlayacak ne vaktini geçirecek ne de ortaya bir eser çıkartacaktı. Boş boş masasına baktı. “Bugün de olmadı.” dedi ve uzandığı yerden kalkıp mutfağa yöneldi. Su ısıtıcısının altını açıp odasına gitti. Giydiği bordo elbiseden kurtulup üzerine bir şort ve tişört geçirip tekrar mutfağa döndü. Suyu kaynamıştı. Dolaptan bir kupa çıkarıp içine dolu bir kaşık kahve koydu ve suyunu ekledi. Eline bir küllük alıp oturma alanına geçti. Ikisini de sehpanın üzerine koydu ve çantasını almaya kapıya gitti.
Koltuğa oturduğunda çantasından sigara paketini çıkarıp bir tane yaktı. Kahvesinden de bir yudum aldıktan sonra bugün aldığı üç zarfı ve bir küçük kutuyu çıkardı. Zarfın ikisini bugün, iki küçük kız getirmişti ona. Kutu da kızlardandı ama diğer zarfı aşağıdan, posta kutusundan almıştı. Evirdi, çevirdi ama zarfın iki yüzü de elbette ki yine boştu. Hiçbir yazı yazılmamıştı. Ne bir adres ne de bir isim... kesinlikle tahmin ettiği kişiden gelmişti, her zamanki gibi Aslan yollamıştı.
Aslan, Merve’nin eski bir arkadaşıydı. Yani bu Merve için öyleydi ama Aslan’a göre Merve, uğrunda öleceği tek kadındı. Arkadaşlıkları çok güzel giderken Aslan bir gün Merve’ye deliler gibi aşık olduğunu, onsuz yapamayacağını ve artık daha fazla arkadaş rolü yapmak istemediğini söyledi. Çünkü Merve’nin hala eski sevgilisine karşı olan duygularını bahsettiği kişi olmak canını sıkmıştı. Sevdiği kadın, ona sevdiği adamı anlatıyordu. Hoş değildi. “Beni de onu sevdiğin gibi sever misin acaba?” demişti ona ama hayır, Merve sevemezdi. Hatta sevmezdi. En yakın dostu bildiği adama karşı o duyguları besleyemezdi. Arkadaşlıkları bozulmuş, Merve de Aslan da yalnız kalmıştı.
Merve, Aslan’ı engelleyip iletişim kuracağı her yeri yok ettiği için o da son çare evine mektup yolluyordu. Her mektubu aynı konu ve cümleleri içerdiği için artık açıp okumaya tenezzül bile etmiyordu.
Hepsini masanın üzerine koydu ve sigarasını küllüğün içine attı. Telefonuna baktığında saatin 5 olduğunu gördü ve ayağa kalktı, cama ilerledi. Kafasını kaldırıp derin bir nefes aldı. Yıldızlar çok güzeldi. Yatağına gidip uyumak ve uzun bir süre de uyanmak istemiyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder